HİKAYEM
Kirpi’nin hikayesi 2009 yılında önce ne istemediğime karar verip bilgisayar mühendisi olarak çalıştığım kurumsal hayattan ayrılmam ile başladı…
İkinci çocuğumun doğumu ile birlikte evde geçen bir 3 sene sonrası o kadar sıkılmıştım ki bir şeyler yapmalıydım… Sonrasında arayışlarım başladı…
Aklıma geleni deniyordum… Ebru, yağlı boya, keçe, şalomede cam, yoga…hiçbirisinin devamı gelmiyordu…
Derken daha önce bir dönem yaptığım gibi boncuk ve taşları dizerek kolyeler, bileklikler, küpeler yapmaya başladım. Takılarla ilk tanışmam da çocukluğumda annemin kolyelerini, küpelerini gizli gizli takmaya başlamam ile olmuştu. Annem bildim bileli takıp takıştırmayı, süslenmeyi çok seven bir kadın, incilere de ayrı bir düşkünlüğü var… İncili tasarımlarımın tohumunun o yıllarda atıldığına inanıyorum.


Boncuk ve taşlar ile oynamak çok eğlenceli fakat daha ileri gitmek istiyorum ve sonunda kuyumculuk ile ilgili bir kursa gitmeye karar veriyorum. Doğal olarak çevremde ya da ailemde kuyumculuk sektöründe olmayı bırakın bu konu ile ilgili fikri olan hiç kimse yok. Sıfır bilgi ile internette araştırmaya başlıyorum. Ankara’da yaşadığım için ilk önceliğim Ankara’daki kurslar oluyor fakat Ankara’da dikkatimi çeken hiçbir kurs karşıma çıkmıyor. Araştırırken, araştırırken karşıma İstanbul Kadıköy L’ea Atölye çıkıyor… Yaptıkları her şeye bayılıyorum resmen. Kullandıkları teknik kuyumculukta mum modelleme tekniği olarak geçiyor. Evet diyorum bu… bunu öğrenmek istiyorum. O zaman 6 yaşında bir kızım, 3 yaşında oldukça meraklı, hareketli bir oğlum var. Annem ve babam tayinde, İran’da. Anlayacağınız koşullar İstanbul’a gitmem için hiç uygun değil :)) Gel gelelim gönlüm ferman dinlemiyor :)) Eşimin tam desteği ile tüm cesaretimi toplayıp L’ea Atölye’nin sahibesi Afitap Tufan’ı arıyorum ve İstanbul’a gidiyorum… Mumu elime aldığım o ilk ders mumla aramızda öyle bir şey oluyor ki ben bir daha mumu elimden bırakamıyorum…
Koşullar zorlu, çocuklar çok küçük ve bana hala bağımlı, günübirlik otobüsle haftada bir gün aylarca kursa gidiyorum… Bir yandan eşim ve ailesi destek oluyorlar ama tam zamanlı kendini bana adamış biri ya da yardımcım yok, üstüne üstlük tam heyecanımın ortasında sağlık açısından sıkıntılı bir sürece giriyorum.
Ben yine de bu kaosun ortasında bulduğum her fırsat, istisnasız her fırsatta mumun başına oturuyorum. Zamanla her şey değişiyor, sağlığıma kavuşuyorum, çocuklar büyüyor, tasarımlarım gelişiyor…
Değişmeyen tek şey kafamda kurgulayıp, çizerek kağıda döküp, kolları sıvayıp hayalimdekini gerçekleyip en sonunda bitmiş halini elime aldığım o anda hissettiğim heyecan… O ilk günden beri hiç değişmedi… Galiba o heyecanın müptelasıyım…


Katıksız ve iflah olmaz bir içine kapanık olarak Kirpi benim için paylaşma, mutlu etme, insanlara dokunma, tasarımlarım yoluyla kendimi ifade etme kanalım oldu.. ve bu iyileşmeme, büyümeme, gelişmeme olanak sağladı, sağlamaya da devam ediyor…
Benim ki işte tam da böyle başlayan ve devam eden bir hikaye…
Şu an 5 Ekim 2019’da çok büyük bir heyecan ve emekle açtığımız Ankara Beytepe’deki mağazamda ürünlerimi sergiliyorum.
İsteğim yaptıklarımın benimle aynı heyecanı paylaşan insanların boynuna, kulağına, eline uçup gidip konması.. Çünkü işte o zaman yaptıklarımın gerçek sahiplerine kavuştuklarına inanıyorum…
Belirtmeden geçmek istemedim, web sitesindeki tüm fotoğraflar eşim ve benim çektiğimiz fotoğraflar. Fotoğraflarda gördüğünüz manken de benim :)) Fotoğraf karelerinde kullandığımız kurutulmuş çiçekleri, midyeleri, deniz kabuklarını hepsini yıllar içinde gittiğimiz tatillerden, köyden, yayladan, doğadan özen özen topladık, kuruttuk… Ayrıca fotoğraflarımız üzerinde hiçbir photoshop ya da oynama yoktur.
Emek emek ilmek ilmek dokudum, dokumaya, çalışmaya devam ediyorum…
